Yok edici kim?

1962 yılındaki bir filmden bahsetmek istiyorum sizlere bugün. ‘Yok Edici Melek’, orijinal adıyla ‘El Angel Exterminador’, ünlü İspanyol yönetmen Luis Bunuel’in çarpıcı bir filmiydi. Geride bıraktığımız İstanbul Film Festivali’nde de ‘Ben Kentli Vatandaş Değil miyim? Barbarlık, Sivil Uyanış ve Şehir’ başlığı altında bizlerle buluştu.

Bu, İstanbul Bienali genelinde de bizlere uyan bir başlık aslında. ‘Komşuluk’ temasıyla hayat bulan Bienal’i takip ederken yukardaki başlıkları zihnimizden geçirmemek mümkün değil! Sadece Bienal’i olsa iyi; belki yaşamlarımızı da.

Gelelim filme. Doğrusu filmde, bugün bizleri darmaduman eden birçok husus mevcut. Bunların başında ise kendimizi kendimize tutsak edişimiz geliyor. Dahası da… Sınıfsal alışkanlıklar, alışkanlık haline getirdiğimiz yaşam pratikleri, bu pratikler etrafında kendimize ördüğümüz duvarlar… Bunuel’in çürüyen bir toplumu resmettiği film, bir odanın içerisinde tutsak kalmış küçük bir grubun yaşadıklarından yola çıkarak hepimize önemli dersler veriyor. Şaşaalı bir yaşama ev sahipliği yapan görkemli bir villanın içinde toplanan kalburüstü diyebileceğimiz bir grup, bir süre sonra bilinmez bir nedenle villadaki görkemli bir odaya tutsak kalıyor! Ve kısa bir süre sonra, zamanın ayarını kaçırıyor. Zaman onlardan kaçıp giderken sahip olduklarını düşündükleri bütün alışkanlıkları da onları terk ediyor. Kılıflar eriyip maskeler düşünce, bu insanlar, özlerinde ‘neyseler’ ona dönüşüyorlar. Tahmin edebileceğiniz gibi sonuç pek parlak değil! Bu noktada birbirleriyle kurdukları ilişkinin boyutu da değişiyor. Görgüsüzlükten beslenen ‘sınıflarına özgü diyebileceğimiz görgü kuralları’ yerini net bir korkuya ve endişeye bıraktığında, ilk kez onları gerçek halleriyle görme şansını yakalıyoruz. Buradan bir sivil uyanış çıkar mı sorusuna ise yönetmenin cevabı pek de arzulanan bir cevap olmuyor ne yazık ki. Onun bize göstermek istediği, daha çok, bu küçük grup özelindeki ‘çürümenin’ yaşamla, ahlak kurallarıyla ve din ile kurabileceği çarpık bağ. Bu nokta ise, bir uyanışı değil, yeni bir felçli olma halini gözlerimizin önüne seriyor-maalesef.
Yok Edici Melek, Franco döneminin ‘en yakan’ yıllarında Meksika’da çekilmiş ve çekildikten çok kısa bir süre sonra İspanya’da yasaklanmış bir film. Bir diktatörün bir halka neler yapabileceğini değil, bir halkın, özellikle de kendini aydın grubundan sayan kesimin çürümesinin nelere mal olabileceğinin tanıklığını yapıyor. Asıl çürümenin nerede olduğunu hatırlatırcasına… Franco iktidarı gibi bir iktidarın nasıl ve nerelerden beslendiğini gösterircesine. Asıl yok eden kimdir sorusuna hoş ve hiç kuşku yok ki net bir cevap…