YSK: Yassak!

Yüksek Seçimler Kurulu (YSK), BDP’nin desteklediği bağımsız adaylara ‘dur’ dedi. Mesaj çok açık: ‘Yassak, herkes giremez’. Bu arada sözlerin muhatabı olan üst başlığımız demokrasi ve yıllardan 2011!

Ne şu, ne bu. Kendini yasa koyucu bir edayla ortaya salan YSK’nın bacasından yükselen bu kırmızı ışık, ülkemizde hâlâ demokrasinin yerine korkunun kol gezdiğini ispatlıyor.

Maalesef! Gerekçe belli: ‘Aman efendim korkulu rüya görmektense uyanık yatmak hayırlıdır’. Oysa bu biteviye kırmızının sıradanlığı koca bir toplum olarak gelecek zamanlarda vereceğimiz sınavlarda daha şimdiden büyüyen gözbebeklerimizi yoruyor, kalbimizi sıkıştırıyor.

Kürtlerin Meclis’e girmesine çekilen bu set bir demokrasi ayıbıdır. Ve yedisinden yetmişine hepimizi, şu ya da bu şekilde, yakın gelecekte fazlasıyla ilgilendirecek bir dönüm noktasına vurgu yapar. Zira temsil etme ve edilme hakkı anayasal bir haktır ve bu hakkı insanlardan aldığınızda bunun bedelini sadece YSK’nın nazlı tavırlarıyla değil en şiddetli biçimiyle bizzat halkın mağduriyetiyle ödersiniz. Bu mağduriyette ise kravatların, sinek kaydı traşların, toplantı arasındaki steril çay-kahve molalarının, iyi baskılı kağıtların altına atılacak marka kalemli bonkör imzaların kendinden emin duruşlarının bürokratik silüeti değil, ister Türk olsun ister Kürt, gencecik çocukların kanı ve bu kana karışacak olan ana babalarının gerçek gözyaşları vardır.

Ne yazık ki böyle… Anayasal haklar ve hukuk çerçevesinde temsil edilmenin önüne baraj kurarsanız, kan denizine, bu denizin besleyeceği toplumsal yarıklara, bu yarıklardan üreyecek kin ve nefrete de bir biçimde geçit verirsiniz. Nefret suçları ise dünyayı altüst eder. Bunun temelinde ise hep ‘doğrular’ın yapıldığı inancı yatar. Bunun da altına, oybirliği ile imza atar mısınız YSK’nın değerli üyeleri?

Korkuyla demokrasi teknesinin yürümeyeceğini hemen hepimiz biliyoruz. Kaldı ki korkarak, korkuyu kılıflara sokarak harcayacağımız zamana neler sığmaz neler! Bir toplumu korkularla, korkulardan güç alan böylesi tavırlarla değil, adaletle, insan haklarının önceliğine yön verecek kararlarla beslediğiniz zaman o toplumda zaten ırkçılığın, kendinden farklı olana duyulan anlayışsızlığın ve bu uğurda gerçekleşecek şiddetin de önüne geçmiş olursunuz.

Değerli YSK, insanlar arasındaki çekişmeyi, gerilime yönelik şiddeti ortadan kaldırabilmenin yolu yasaklardan ve engellemelerden geçmemeli. öyle olduğu zaman yaşamlarımızın köküne kibrit suyu döken geçmişin izi hep üzerimizde kalıyor. Ve biz hep aynı bayat senaryoları, o bayat senaryoların yarattığı biteviye kabusları ve yüzleşilememiş korkuları ‘uyanık yatarak’ görmeye devam ediyoruz.

Oysa insanı insan kılan rüyaları ve o rüyalardan beslenecek olan hayalleridir!